“… Çit yerindeydi — bir asma ile bağlanmış birkaç çift çubuk, direkleri çarpık bir şekilde karda sıkışmış. Burada, bir patates şeridinin arkasında, bir zamanlar, şimdi yerinde beyaz bir kar yığınının yükseldiği o punkka duruyordu. Bazı yerlerde karanlık bir şey şişmişti — yanmamış köz mü, ya da ne? Biraz uzakta, binaların bulunduğu genç elma ağaçlarının yakınında, ortasında harap, saçma bir şekilde çıplak soba bulunan karla kaplı tümsekler de vardı. Barakaların yerlerinde — anlamak imkansızdı — muhtemelen dumanlar bile kalmamıştı.
Bir dakika boyunca Rybak, ruhunda aynı bitmeyen lanetle çitin yanında durdu, burada ne olduğunu hemen anlamadı. Gözlerinin önünde son zamanlardaki insan yerleşiminin basit bir köylü rahatlığıyla bir resmi belirdi: bir kulübe, bir sundurma, büyük bir dumanlı soba, yanında büyükanne Melanya’nın patates krepleri pişirmekle meşgul olduğu. Yoldan büyük bir ısırık aldıktan sonra kanepede çizmesiz oturdular ve onlara fındık ısmarlayan saf Lyubka’yı eğlendirdiler. Şimdi önünde bir yangın vardı. … «
