Bu kitap otobiyografik bir roman olarak adlandırılabilir.Yazar kendisine yazma hedefini koymuş. "dönemin biyografisi"bir bireyin kaderine yansıdı — bu çağın çağdaşı. Bu amaçtan genel bir soru çıkar: bir kişi ve bir devlet sistemi, aralarındaki ilişki ve insanların kişisel kaderleri üzerindeki etkileri.
Tarif edilen dönem, geçen yüzyılın 30’larında başlar. Kahramanın hayatı üç sistemden geçer: Sovyet işgali öncesi Letonya’daki burjuva faşist sistem, Sovyet sistemi (9 yaşından 39 yaşına kadar) ve İsrail’deki demokratik sistem (39 yaşından itibaren). Sovyet dönemi, Sibirya sürgününde (1941-1958) yaşamı ve 1970’te İsrail’e gitmeden önce Riga’da yaşamı içerir.
Kitap, tarihi olayların tekrar tekrar hayatın akışını bozduğu ve onları her şeyi sıfırdan inşa etmeye zorladığı koşullarda, ailenin hayatta kalma mücadelesini anlatıyor. Önce bir genç kız, sonra bir kadın olan kitabın kahramanının karşılaştığı acımasız ikilemlerden, dayanıklılığından, zayıflıklarından ve hatalarından, hayatta kalmak için verdiği kararlardan bahsediyoruz.
Burada kahramanca işler yoktur, ancak bir görgü tanığının gözünden özetlenen, sıradan yaşamın gerçek bir resmi vardır. Burada kimsenin yakında anlatamayacağı bir geçmiş var ve günümüzün bir havası var. Pek çok durumun trajedisine rağmen, kitap iyimserlikle dolu. Yazarın sloganı şu kelimelerle ifade edilebilir: "İnsan yaşadığı sürece umut her zaman vardır".
