Delilikle umut arasındaki ince çizgi nerede?
Önümüzde üç kadın var: biri kızını bulduğuna inanıyor, diğeri çocuğunu kaybetmekten korkuyor, üçüncüsü onun gerçekte kim olduğunu anlamaya çalışıyor.
Stella kırk yaşında başarılı bir kadındır. Psikoterapist olarak çalışıyor ve sevgi dolu kocası ve genç oğluyla güzel bir evde yaşıyor. Ama bir gün Isabella adında bir kız randevusuna gelir ve Stella’nın düzgün, düzgün hayatı alt üst olmaya başlar. Isabella’nın aslında yıllar önce gizemli koşullar altında ortadan kaybolan kızı Alice olduğuna ikna olmuştur. Polis daha sonra küçük Alice’in boğulduğu sonucuna vardı, ancak ceset bulunamadı ve Stella her zaman onun hayatta olduğuna inanıyordu.
Stella, Isabella’da kızına açık bir benzerlik görüyor, ancak asıl mesele, kalbinde bu kızın kendisine yabancı olmadığını hissetmesidir. Diğerleri Stella’nın akıl sağlığı için endişeleniyor ve eski travmanın kendini hissettirdiğine inanıyor. Bu arada, Isabella’nın kendi sırları ve psikoterapi seanslarına katılmak için kendi nedenleri vardır.
Kim yalan söylüyor? Kim doğruyu söylüyor? Halüsinasyonlar nerede ve gerçeklik nerede? Ancak kahramanlarla sonuna kadar yürüdükten sonra bu soruların cevaplarını öğreneceğiz.
