Kendinizi bir şüpheliyi kefaletle serbest bırakıp bırakmamaya karar vermesi gereken bir yargıcın yerinde hayal edin. Şüphelinin biyografisinin kuru gerçeklerine aşina olmanız ya da onunla şahsen tanışmanız ve konuşmanız, gözlerine bakmanız ve tepkiyi görmeniz önerilir. Çoğumuz ikinci seçeneği seçeceğiz, çünkü genellikle kişisel iletişim yoluyla elde edilen bilgileri son derece değerli buluyoruz. Ancak Malcolm Gladwell’e göre bu, küresel ölçekte ölümcül hataların, kişisel trajedilerin, yanlış mahkeme kararlarının ve hatta felaketlerin nedenidir.
Pentagon’da uzun yıllar çalışmış, Küba istihbaratına veri göndermiş bir casus. Hitler’in dünyayı felakete sürükleyen ikili oyununu tanımayan politikacılar. Polis memurları, tepkileri şüpheli göründüğü için masum insanları vuruyor. Bir spor doktorunu çocuklarını taciz eden bir tecavüzcü olarak tanıyamayan ebeveynler.
Yazar tüm bu hikayeleri analiz ediyor ve şok edici sonuçlara varıyor. Onunla uzun süre iletişim kurduğumuzda bile bir yalancıyı tanıyamadığımız ortaya çıkıyor. Ve insanların şüpheli davranışları, yüz ifadeleri, jestleri, tonlamaları hakkındaki tüm olağan fikirlerimiz temelde yanlış çıkıyor.
Malcolm Gladwell, bizi insan doğasının karanlık tarafında entelektüel bir maceraya atılmaya davet ediyor. Yabancılarla ilgili algılarımızın neredeyse her zaman gerçekle uyuşmadığını ve davranışlarıyla ilgili yanlış anlamaların felakete yol açabileceğini göreceksiniz.
