Simon Jenkins, yazara göre, tıpkı Julius Caesar ve Charlemagne, Joan of Arc ve Bonaparte günlerinde olduğu gibi, günümüz Avrupa’sının doğasında olan emperyal hırsları, şiddetli savaşları ve varoluşsal korkularıyla kıtanın canlı bir portresini yaratıyor. Lenin ve Churchill. Her şeyden önce yazar, siyasi tarihe ve ilgi odağındaki bitmek bilmeyen iktidar mücadelesine değer verir. Kronolojik yaklaşımı değiştirmeden ve ülkeden ülkeye, bir tarihsel olaydan veya karakterden diğerine geçmeden Jenkins, modern uygarlığın oluşumuna belki de en önemli katkıyı yapan kıtanın tarihini ortaya koyuyor. Ve bu sadece bir oldubitti ifadesi değildir: «Avrupa’nın Kısa Tarihi»nin okuyucusu son sayfalarda insanlığın bugününün ne kadar geçmişine dayandığını anlıyor.
