Stefan Zweig’in romanları. 20. yüzyılın başında Avrupa psikolojik gerçekçiliğinin altın klasikleri.
«Altın çağı» sırasında Avrupa ve Amerikan sinemasının dehaları tarafından filme alındılar: Robert Land ve Max Ophuls, Etienne Perier ve Robert Siodmak.
Avrupalı ve Rus okuyucular nesiller boyu onlarla büyüdü.
Bu kısa öykülerin her biri hâlâ keyif veriyor, öfkelendiriyor, sizi yazar ve kahramanlarıyla tartışmaya, onları sevmeye ve onlardan nefret etmeye, kınamaya ve affetmeye sevk ediyor.
Zweig’in kısa öykülerinin bu tür «yaşlanmamasının» sırrı basittir — yazar her zaman tutku hakkında yazdı. Kontrol edilemeyen, çılgınca, acı veren aşk hakkında, bir erkek ya da kadın için, ebeveynler için ya da kitaplar için, para ya da oyun için, macera ya da başkaları üzerinde güç için olup olmadığı önemli değil.
Asla değişmeyen duygular ve arzular vardır. Ve Zweig, başka hiç kimse gibi, onları nasıl tanımlayacağını biliyordu …
