Dünyanın yaşamak için sadece 10 günü var. 240 saat. 14.400 dakika. Dünya — kelimenin tam anlamıyla! — dikişlerde patlama. Kutuptan direğe bir dizi görkemli patlama tüm yaşamı yok eder. Her saat felaket tekrarlanıyor — yüz kilometre daha ileri. Her şey Pasifik Okyanusu’nun ortasında başladı ve Atlantik kıyısında, Fransa ve Büyük Britanya’nın batısında bir yerde sona erecek.
Ne yapalım? Barınak aramak? Çalıştırmak? Kaçınılmaz olanı kabul etmek mi? Lily-Anne, anne ve babasının bir kez daha Japonya’da mahsur kaldığını görmek için can atar ve onlara doğru koşmaya hazırdır. Yetenekli iş kadını Sarah dünyayı kurtarmanın hayalini kuruyor ve hatta fikirleri varken, kocası yazar Gwenael kitabı bitirmek için can atıyor. Valentine, annesini acımasız gerçeklikten korur ve Polis Binbaşı Beatrice Blanche insanları birbirinden korur. Öyle ya da böyle, herkesin sadece on günü kaldı. Hayatın anlamını bulmak için umutsuz bir girişime on gün kaldı.
Bu kitap, dünyamızın ne kadar kırılgan ve huzurlu yaşamımızın ne kadar paha biçilmez olduğunun parlak bir hatırlatıcısıdır.
Fransa’da roman pandemiden önce bile hararetli tartışmalara neden oldu ve şimdi tamamen her okuyucuyu büyüleyen genç yetişkin klasikleri kategorisine geçti. Fransız yazar Manon Fargetton’ın (1987 doğumlu) gergin ve dinamik kitabı, felaket romanı türünde yeni bir kelimedir. Hangi kahramana bahse girmek istersin? Kimin hayatta kalma yolu doğru olandır? Çevirmen Nina Khotynskaya, Fargetton’ın özgün üslubunu korumayı ve okuyucuyu sıra dışı bir romanın benzersiz dünyasına çekmeyi başardı.
