Bir adres küçük bir hayattır. Sadece coğrafya ve zamanla değil, aynı zamanda en sevilen şeylerle de sınırlı, pencereden avluya bakan manzara, hoş çirkin kokular ve sadece bu mekana özgü sesler, ama en önemlisi bu evi dolduran akrabalar.
İşte bir sonraki adresim — Kutuzovsky, 17 ve birçokları için unutulmaz bir zaman — altmışlar hakkında yeni bir roman. Çocukluk hakkında, büyükanneler, Paul ve Lida, her zaman uzakta olan ebeveynler ve sevilmeyen bir okul hakkında. Ailem uzaktayken, dosyanın ofisinde uyurum, oradaki her şeyi severim — duvardaki Hemingway portresi, modaya uygun mobilyalar, çizgili kilimler ve kitaplarla dolu raflar. Sonunda geldiklerinde, her zaman sevmediğim misafirleri var — porto şarabı içiyorlar, büyükannelerin hazırladığı her şeyi yiyorlar, sürekli sigara içiyorlar, tartışıyorlar ve şiir okuyorlar. Sıkıcı…
Bu, her şeyin daha basit, daha insancıl, daha nazik ve daha anlaşılır olduğu altmışlı yıllara, o tatlı gerçekliğe dalma girişimidir.
